Gazete Tempo

  1. Anasayfa
  2. »
  3. Sağlık
  4. »
  5. Dijital Yorgunluk: Modern Hayatın Sessiz Salgınına Karşı Çözümler

Dijital Yorgunluk: Modern Hayatın Sessiz Salgınına Karşı Çözümler

Gazete Tempo Gazete Tempo -
15 0
dijital yorgunluk - Dijital Yorgunluk: Modern Hayatın Sessiz Salgınına Karşı Çözümler

gazetetempo.com.tr olarak, günümüzün en yaygın sağlık sorunlarından biri haline gelen ve modern hayatın kaçınılmaz bir parçası olarak görülen ‘dijital yorgunluk‘ konusunu mercek altına alıyoruz. Medicana Sağlık Grubu Psikiyatri Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Müge Yaşar, sürekli hissedilen bu yorgunluğun aslında bir hastalık değil, günümüz yaşam koşullarının bir sonucu olduğunu belirtiyor. Yaşar’a göre, insan biyolojisinin kaldıramayacağı bir hızla ilerleyen modern dünyanın temposu, yorgunluğu toplumsal bir soruna dönüştürmüş durumda.

Dijital Yorgunluğun Kökenleri ve Etkileri

Dr. Müge Yaşar, günümüz insanının sıkça dile getirdiği ‘çok yorgunum’ serzenişinin altında yatan nedenlerin çeşitliliğine dikkat çekiyor. Depresyon, kaygı bozuklukları, uyku sorunları ve iş yaşamının getirdiği baskılar bu yorgunluğun temelinde yatabiliyor. Pandemi sonrası dönem ve modern yaşamın koşturmacası, bu sorunları daha da derinleştirmiş durumda. Yaşar, ‘dijital yorgunluk‘ kavramını özellikle vurgulayarak, sürekli teknolojik uyarana maruz kalmanın ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine değiniyor. Bildirimler, mesajlar, sosyal medyadaki kusursuz hayatlar ve ‘geride kalma’ hissi, bireyleri yoğun bir stres altında bırakabiliyor.

Teknostres ve FoMO: Dijital Dünyanın Getirdiği Yük

Gelişen teknolojiyle birlikte bireyler, sürekli bir bilgi akışına ve uyaranlara maruz kalıyor. Bu durum, ‘teknostres’ olarak adlandırılan ve ruh sağlığını olumsuz etkileyen bir tablo yaratıyor. Sosyal medyada diğerlerinin hayatlarını kusursuz görme eğilimi, bireylerde ‘Fear of Missing Out’ (FoMO) yani bir şeyleri kaçırma korkusunu tetikliyor. Dr. Yaşar, bu durumun anksiyete, depresyon, tükenmişlik hissi ve dikkat eksikliğini artırdığını belirtiyor. Yoğun dijital uyaranlara maruz kalmak, beynin sürekli yüksek alarmda kalmasına neden olarak sempatik sinir sistemini aktive ediyor ve kronik strese yol açıyor. Bu durum, vücudun ‘savaş ya da kaç’ modunda kalmasına ve zamanla yıpranmasına neden oluyor.

Yorgunlukla Mücadele: Yavaşlamak ve Sınır Koymak

Dr. Müge Yaşar, bu sürekli yorgunluk halinden kurtulmanın yolunun yaşam ritmini yeniden ayarlamakta yattığını vurguluyor. Dijital dünyanın getirdiği yoğunluk karşısında yavaşlamak, hatta bazen durup dinlenmek büyük önem taşıyor. Pandemi sonrası artan ekran süresi, uyku bozuklukları, hareketsizlik ve özgüven sorunları ile ilişkilendiriliyor. Bu nedenle ‘dijital hijyen’ ve ‘dijital detoks’ gibi kavramlar giderek daha fazla önem kazanıyor. Dijital detoks, zaman yönetimi ve net sınırlar belirlemek, zihinsel yorgunluğu azaltmada bilimsel olarak kanıtlanmış etkili yöntemler arasında yer alıyor.

Dijital Detoks ve Sınır Koyma Becerileri

Sınır koyma becerisi, tükenmişlikten korunmanın en önemli araçlarından biri olarak öne çıkıyor. Başkalarının taleplerine veya iş yüküne ‘hayır’ diyebilmek, kişisel zamanı ve enerjiyi korumaya yardımcı oluyor. Bu sınırların sadece başkalarına değil, kişinin kendi mükemmeliyetçi iç sesine karşı da konulması gerektiği belirtiliyor. Dijital detoks kapsamında, yatmadan bir saat önce ekranlardan uzak durmak, melatonin salgılanmasını destekleyerek uyku kalitesini artırabiliyor. Belirli saatlerde bildirimleri kapatmak, sürekli tetikte olma halini azaltıyor. Zaman yönetimi ise sadece görevleri listelemekle kalmayıp, enerjinin yüksek olduğu zamanları belirleyerek en zorlu görevleri bu saatlere planlamak şeklinde olmalı.

Anı Yaşamak ve Kendine Şefkat

Yorgunluk ve tükenmişlik hissiyle başa çıkmada farkındalık (mindfulness) ve nefes egzersizlerinin de büyük rolü olduğunu belirten Dr. Yaşar, anı yaşamaya odaklanmanın, zihnin geçmiş ve gelecek kaygıları arasında gidip gelmesini engellediğini ifade ediyor. Düzenli diyafram nefesi, parasempatik sinir sistemini aktive ederek vücudun dinlenmesine yardımcı oluyor. Enerjiyi tüketen değil, anlam ve amaç katan aktivitelere zaman ayırmak, aile ve arkadaşlarla vakit geçirmek, yalnızlık ve tükenmişlik riskini azaltan en güçlü faktörler arasında yer alıyor. Son olarak, kendine karşı nazik olmak, hatalar karşısında kendini yargılamak yerine destek olmak, mükemmeliyetçilikle mücadelede en etkili yollardan biri olarak gösteriliyor.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir